ÖYKÜLERİMİZDEN... > SEVGİ DOLU FESTİVAL

Hazırlayan: Karel VALANSİOrtadoğu / İranNükleer çalışmalar son hız devam ediyorBM Güvenlik Konseyi`nin geçen ay sınırlı yaptırım kararı aldığı İran, endüstriyel amaçlı uranyum zenginleştirme faaliyetlerine hız verdiğini açıkladı. İran Devrimi`nin gelecek ay kutlanacak yıldönümünde açıklanaca

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba

Luiza Uçki SEVİ

Sultana bir oğlu ve bir kızı olan dünya tatlısı bir kadındır. Onun kalbinin güzelliği yüzüne nurlar yağdırmıştır. Herkesin iyiliğini isteyen melek gibi biridir o.
Çocuklarını evlendirir. Torun sahibi olur. Neşesi yerindedir. Evi herkese açıktır.
Oğlu Natan ve gelini Dalya her Cuma akşamı ona yemeğe gelir. Kızı Rivka ve kocası Dani de Şabatı onlarda karşılayacaktır artık; çünkü Dani’nin annesi oldukça yaşlıdır. Hastalanınca kızı onu yanına almıştır. Sultana: “Benim evim sizin eviniz çocuklar. Artık her Cuma Şabatın güzelliğini birlikte yaşayacağız. Nasıl sevinçliyim bilemezsiniz” der.
Sultana bunu der tüm kalbiyle ama maaliyetini düşünmez o anda. Kocası: “Eskiden hayat ucuzdu Sultana. Ancak şimdi bir şabat akşamı etiydi, balığıydı, tatlısıydı. Biz iki kişiyiz. Oğlanlar sağolsunlar dört kişi. Kızlar da dört kişiler. Olduk mu on kişi. Artık çalışmıyorum. Emekli maaşımla kıt kanaat geçiniyoruz. Biraz zorlanacağız gibi Sultanikam” diye belirtir.
Sultana: “Olur mu paşam. Allah bize Şabat’ı yavrularımızla torunlarımızla geçirmeyi nasip ediyor. Senin düşündüğün şeye bak. Tüm aile birarada olacağız. Düşünsene. Ay ben yerimde duramıyorum. Torunlar patatikas sever. Damat benim bulemama bayılır. Gelinim benim fritadalarımı sever” der heyecanla.
Her zamanki neşesi ve pozitif enerjisiyle alışverişe çıkar. Çıkmadan listeler yapar. Pazarda her şeyin en iyisini kendi eliyle seçer. Torbalarla eve döner. İki koskoca merdiveni çıkar. Genç değildir artık ama içi içine sığmıyordur. Her anne gibi yavruları için birşeyler yapabilmenin hazzıyla dolup taşıyordur tüm bedeni.
Cuma sabahı karanlıkta kalkar. Tüm gününü mutfakta geçirir. Herkesin beğenisine hitap edecek bir sofra hazırlar. Evi temizler, siler.
Masayı gelin gibi süsler. Nihayet kapı çalınır. Tek tek misafirlerini karşılar. Ev dolup taşar. Çocuklar gülüşürler. Herkes yerine oturup sohbet eşliğinde yemeklerini yemeye başlar. Sultana durmadan koşuşturur. Ardından: “Rivka bunu yedin mi sen seversin diye yaptım presyada” diyerek herkesi memnun etmeye çalışır. Ardından tatlılar gelir. Evde tam bir cümbüş yaşanır. Kuzenler bir odada oynarlar. Büyükler oturup tatlı eşliğinde sohbet ederler. Sultana da çok mesuttur. Tüm aile biraradadır. Birbirleriyle iletişim kuruyorlardır. Hafta boyunca başlarından geçenleri anlatırlar, gülüşürler ve şakalaşırlar. Herşey çok güzeldir. Sultana çocuklarını gözlemler. Onların mutluluk saçan bakışlarını seyre dalar. Çocukları yemiş, içmiş, eğlenmişlerdir. Bir anne daha ne ister diye düşünür.
Gece bitimi herkes onu öper: “Mamika, eline sağlık. Herşey çok güzeldi” der.
Onlar gider. Ev tımarhane gibidir. Sultana hiç dert etmez. Mutludur, keyfine diyecek yoktur.
Birkaç hafta her Cuma aynı şeyler yaşanır. Sultana her hafta çok yorulur ama onunkisi tatlı bir sarhoşluktur. Hatta sürekli: “Allah’ım sana şükürler olsun ki bize Şabat’ı armağan etmişsin. Biraz yoruluyorum ama değer. Hepimiz sağ olalım ve birlikte olalım” der. Herkesi mutlu ettiğini düşünür ama biraz yanılmıştır.
Gelini Dalya evde: “Senin annen geçmişte kalmış. Bu yemekler yok artık. Çağın gerisinde bunlar. Her hafta aynı yemekler. Her Cuma gato salam yapıyor. Sanki 1950’lerdeyiz. Mecburen yiyorum. Keşke bir Cuma da evde otursak. En güzel diziler Cuma günü. Hepsini kaçırıyoruz. Ne için anlamıyorum?” şikayet eder.
Aynı anlarda Sultana’nın damadı Dani evinde: “Her hafta aynı şeyler. Ağabeyin atıp tutuyor. Herşeyi en iyi o biliyor. Çok sıkılıyorum cuma akşamları. Abinin o bilmiş tavırları beni çıldırtıyor. Bir Cuma da evde otursak. Ne iyi olur? İstemey istemeye gidiyorum” der. Karısı: “İdare et bir gece. Benim hatırım için. Ne yapalım? Aile bu. Annem için katlanmalıyız” diye belirtir.
Sultana ise madden ve manen yorgundur. Biriktirdiği tüm harçlıkları kullanmıştır. Ne kendine bir parça giyim alır ne arkadaşlarıyla dışarı gezmeye gider. Zorluklar içinde çabalar. Kocasına ve çocuklarına belli etmeden fedakarlık denen o kutsal güçle mücadele eder sırf yavruları mutlu olsun diye.
Bir perşembe günü kocası rahatsızlanır. Hastaneye kaldırılır. Önemli birşeyi yoktur ama bir müddet hastanede kalmalıdır. Sultana refakatçi olarak kalacaktır. O cuma akşamı ona gelemezler.
Gelini Dalya: “En azından dizileri seyredip doğru dürüst yemek yiyeceğiz” diye düşünür. Damadı: “Oh evimde rahat rahat oturup yemeğimi yiyeceğim. Saçma laflar yok” diye mırıldanır.
Cuma akşamı hepsi ayrı ayrı evlerindedirler. Dalya dizi seyrediyordur. Çocuklar bilgisayar başındadır. Aynı tablo diğer evde de yaşanır. Her biri aynı evde yaşayan pansiyonerler misali apayrı telden çalarlar. Dalya’nın keyfi yoktur. Dani de sıkılmıştır. Öylece geçer o cuma gecesi.
Ertesi Cuma gelir çatar. Çocuklardan biri: “Anne neden babaanneme gitmiyoruz? Ne güzel eğleniyorduk? Her cuma akşamı parti var gibiydi. Yemekler harikaydı. Dedem çok tatlıydı. Kuzenlerimizle görüşüyorduk. Yine evde kalıp sıkıntıdan patlayacak mıyız?” der.
Öbür evde de aynı tip laflar geçer: “Anne neden anneanneme gitmiyoruz? Onun yemeklerini çok özledim. Çok özel hissediyordum kendimi orada. Anneannem sırf ben severim diye sevdiğim yemeklerden yapıyordu. Evini yıksak sesini çıkarmıyordu. Hep bize tatlı laflar söylüyordu. Çok özledim ben onların evini” der.
Her biri çok özlemişlerdir bu sıcaklığı, paylaşım ve özveri kokulu kutsal dakikaları. Hepsi acıkmışlardır. İletişime birlikteliğe ve hoş bir sedaya.
Üçüncü hafta Sultana hepsini tekrar evine çağırır. Herkes erkenden gelir. Hepsinin yüzünde tatlı bir tebesssüm vardır. Etraflarına mutluluk saçıyorlardır. Evde büyük bir şenlik havası eser. Kahkahalar inletir dört bir yanı.
Dalya “Anne gato salam yaptın mı? Kaç haftadır canım çekiyor. Evde yaptım seninki gibi olmadı” deyince Sultana “Her yemeğe sevgimi katıyorum inan bana harika oluyor, özene bezen yapıyorum” derken Dani de içerde “İki haftadır Cuma akşamları evde yapayalnızız. Cuma akşam festivalini iple çektik. Allah sizi başımızdan eksik etmesin, babacığım” diyordur.
Sultana evdeki tılsımlı havanın sıcaklığıyla gülümser: “Haydi herkes sofradaki yerini alsın. Çocuklar iki haftadır cuma akşamı hep bu anı bekledim. Bu geceyi iple çektim. Aile sahibi olmak çok güzel birşey. Allah birlikteliğimizi bozmasın. Hepimiz birlikte nice yıllar bu masadaki yerimizi alalım. Allah’ım şükürler olsun sana, büyüklüğüne, bize tattırdığın güzelliklere” der odayı aydınlatan mutluluk dolu bakışlar ve kahkahaların eşliğinde...